1. Anasayfa
  2. GRAND SLAM

Wimbledon'da Rus Ruleti: Alcaraz & Djokovic

İspanya adeta Rafael Nadal’ın kariyeri biterken onun yeni genç muadilini bulmuştu! Carlos Alcaraz, 7 kez Wimbledon şampiyonu Novak Djokovic’i 5 setlik efsane maçın ardından mağlup ederek ikinci Grand Slam zaferine uzandı.

Wimbledon’da Rus Ruleti: Alcaraz & Djokovic
0

YAZAR: BEDRİ BAYKAM

Her Wimbledon oynanmadan önce, bu yılın şanslı prensinin kim olacağı herkesin merak konusudur. Ben de bu yıl, Djokovic’in sezonun üçüncü büyük slam’ini alıp alamayacağını, Alcaraz’ın çimde nasıl bir başarı kotası yakalayacağını, Zverev veya Sinner’ın nihayet bir mucizeye imza atıp bir slam şampiyonluğuna uzanıp uzanamayacağını, yepyeni bir ismin 1980 McEnroe’su gibi birden parlayıp ortalığı dağıtıp dağıtmayacağını, Kyrgios’un yeni bir çılgın, teatral, mükemmeliyet seri tutturup tutturamayacağını merak ediyordum.

Bu sene Wimbledon’a gitmediğime ve o çilekleri yeme onuruna erişemediğime göre yine televizyona yaslanmaktan başka çarem yoktu. Fakat maalesef, özellikle turnuvanın ilk haftası, TRT tenis severleri deli etti. TRT Spor’un yağlı güreşten futbola ve diyelim jimnastiğe kadar uzanan ilgi listesi içinde, Londra maçları ciddi olarak sekteye uğradı.

ÇEYREK FİNALLER VE ÖTESİ

Daniili Medvedev, kendisini nispeten kolay bir şekilde çeyrek finalde buldu. O noktada ise karşısında artık herkesin dikkatini çekmiş ve sempatisini kazanmış Christopher Eubanks dikiliyordu. Beş set süren mücadeleyi sonunda Rus tenisçi 6-4, 1-6, 4-6, 7-6, 6-1 kazandı ama Eubanks, Wimbledon 2023 denildiğinde gönüllerin fatihi olmuştu çoktan. Dördüncü set tie break’inde ABD’li tenisçi maçı kazanmaya üç puan kadar yaklaştı ama Medvedev sürekli patlayan büyük servislerin kapışmasında tecrübe farkıyla öndeydi.

Diğer çeyrek final maçı biraz daha kolayca aktı ve favori Carlos Alcaraz, Holger Rune’yi ilk set tie-break’inin ardından aldığı iki 6-4’lük setle 3-0 geçti. Üst tabloda, maalesef bir Wimbledon yarı finali iddiasını taşıyabilen bir maç göremedik. Alcaraz ders verircesine Medvedev’i üç kere 6-3 yenerek kendisini finale attı. Çocukluğunun rüyasına, yalnız iki set kaybederek gelivermişti…

Diğer bir çeyrek finalist, çok uzun ve yorucu bir yoldan geçerken gelen Rus Andrey Rublev oldu. İkinci turda yoldaşı Aslan Karatsev’i ve 3. turda dünün önemli tenisçilerinden David Goffin’i dörder sette geçti. 4. turda kendisini bekleyen isim Alexander Bublik oldu. Normalde o noktada Rublev’in rakibinin Kanadalı Auger-Aliassime olması lazımdı. Ama o da Londra savaş meydanlarında ilk turda ABD’li Michael Mmoh karşısında düşüp gidenlerden biriydi. Rublev, Bublik’i 5 zorlu sette 7-5, 6-3, 6-7, 6-7, 6-4 yenerek çeyrek finalde turnuvanın favorisi Novak Djokovic’in rakibi oldu.

Djoko, o çeyrek finale gelene kadar tek set kaybetmişti. O da 4. tur maçında Polonyalı, 17 numaralı seribaşı Hubert Hurkacz’a karşı kaybettiği 3. set oldu. Aslında o maç inanılmaz dengeli geçti ve ilk 2 seti Djoko kazanırken Hurkacz’ın set toplarını çevirmeyi bildi. Hem onun hem de kendisinin servislerinde. Set toplarında ve kritik sayılarda gösterdiği konsantrasyon, Sırp şampiyonun en önemli silahıydı zaten yıl boyunca.

Diğer çeyrek finalde Jannik Sinner, Roman Safiullin’i, ikincide de Djokovic de Rublev’i birer set kaybetmelerine rağmen kolayca yendi. Özellikle Djokovic’in Rublev ile oynadığı maç çok ilginçti. Rus tenisçi ilk seti almak için varını yoğunu ortaya koyup hırs, taktik, teknik elinde ne varsa maça akıttı ve bunu başardıktan sonra adeta üzerinden kalkan stres, enerjisini de düşürdü ve adım adım mağlubiyete huzurlu ve emin adımlarla gitti; celladına teslim olan uysal bir koyun gibi…

Yarı final ise, yine bir başka hayal kırıklığıydı… Djoko genç İtalyan rakibi Sinner’i adeta daha “bir fırın ekmek daha yemelisin” dercesine 3-0’la geçti, teselli olarak 3. sette tie break oynama şerefini kendisine bahşederek…

BEKLENEN BÜYÜK FİNAL:

ALCARAZ – DJOKOVIC

Finalde Djoko, rekorlarını geliştirmek, Alcaraz da yükselmiş olduğu dünya bir numarası koltuğunu hak ettiğini ele güne, dosta düşmana kanıtlamak istiyordu! Sonuçta, kariyerinin en başında ve sonlarında olan iki gladyatör sahadaydı ve tam bir kuşaklar çatışması seyredecektik. Dünyadaki tenisseverler de, ikisi arasındaki tahmin veya tarafgirlik yarışında ortadan ikiye bölünmüşlerdi!

İlk oyunda Alcaraz, rakibinin servisini kırmaya yaklaştı ama değerlendiremedi! İkinci oyunda bu sefer Djoko üç kırma puanı kazandı ama rakibinin tersine bu fırsatların üçüncüsünü değerlendirdi ve 2-0 öne geçti. Novak daha sonra bir kere daha rakibinin servisini kırıp, kendi servislerini de sorunsuz geçip 5-0’ı buldu. Carlos Alcaraz, şanslı bir file topu, bir smaç ve harika bir passing shot’la nihayet ilk oyununu alarak, skorborda girmiş oldu. Ardından kendi servisinde çok emin bir şekilde fileye gelen Djokovic, sonuçta ilk seti bir smaçla kapattı.

İkinci sete Alcaraz, servisini kazanarak başladı. Hemen arkasından da uzun bir oyunda servis kırarak 2-0 öne geçti. Bir anlamda bu, maçın ilk gerçek başlama gong’uydu. Fakat bir sonraki oyunda Alcaraz servisini kaybederek o taze avantajı elinden kaçırdı. Ardından 0/30’la başlamasına karşın Djoko, servisine zor da olsa tutundu. Uzun bir oyunda, çok uzun rallilerle geçen, nefes kesen, heyecanlı anlar yaşandı ve sonunda 2-2 beraberliğe ulaşıldı. Ardından tenisçiler inişli çıkışlı oyunlarda servislerini kazanmayı başardılar.

DJOKOVIC KRİTİK PUANI KAÇIRIYOR

Böylece tie break’e gelindi… 3-1 öne geçen Novak’a, Carlos arkadan gelip yetişti. Buna rağmen 6-5’te ilk set puanı kullanan Djoko oldu, ancak backhand’i fileye taktı. Derken, aynı hatayı tekrarladı ve bu sefer set topu Alcaraz’a geçti. Djokovic harika bir servisi tam doksana oturttu ve büyük ihtimalle o topun geri dönmesini beklemiyordu. Fakat akış umduğu gibi gerçekleşmedi, Sırp şampiyon topun yan çizgiyi aşıp çok rahat bir şekilde kendi sahasının sağ köşesine “lök” gibi oturuşunu seyretti: Setler 1-1 olmuş, maça denge gelmişti… Djoko için bu ciddi bir şoktu. Çünkü 2. seti de almış olsa, o andan itibaren maçı alma oranı en az %95’ti. Tenisin gaddarlığı: Backhand’i set topunda fileye takılacağına fileye çarpıp orada ölebilirdi…

Üçüncü setin ilk oyununda Alcaraz, aynı hızla rakibinin servisini kırmayı başardı. Ardından kendi servisinde iki kere kazanıp 3-1’i buldu. O noktada setin en kritik oyunu oynandı. 26 dakika civarında süren oyunda her iki tenisçi defalarca avantaj kazandılar ve kaybettiler. Seyirciler seyretmekten yoruldu ama iki oyuncu kaybetmemeye sanki yeminliydiler. Sonunda Djoko bir düz vuruşu fileye taktı ve Alcaraz bununla 4-1’i buldu. Setin geri kalan kısmında Sırp tenisçi puanları adeta rakibine bıraktı ve Alcaraz seti 6-1 kapamayı başardı.

Dördüncü set, Djoko açısından maçın tamam mı, devam mı noktasıydı. Oyunun ritmi giderek arttı ve oyuncular yorgunluktan düşeceklerine, akıl almaz alkış toplayan şaşırtıcı winner’lar yapmaya başladılar, servis oyunlarını kazanarak 2-2’ye geldiler. O kritik oyun da çok uzamaya başladı. Alcaraz bir sonraki puanda bir voleyi fileye bırakarak servisini kaybetti. Derken Djoko kendi servisini kazanarak 4-2’ye yükseldi ve seti 6-3 kazandı.

SON SET VE ERKEN KOPUŞ ANI…

Djoko, 5. sete ısrarlı bir giriş yaptı ve karşısındaki dirence rağmen ilk oyunda servisini korudu. Arkasından gelen oyunda Djokovic, rakibinin servisini kırmak üzere iken fileye geldiği bir puanda smaç yerine yüksek forehand vole vurmayı seçince topu fileye taktı ve bu hatasına kendisi de inanamadı. Alcaraz servisini korumayı başardı. Sonra rakibinin servisini kırıp kendi servisini de aldı ve son sette 3-1 öne geçerek büyük bir avantaj elde etti. Djoko’nun servisini harika bir passing-shot ile kırdığında, Sırp tenisçi raketini fileyi tutan tahta düzeneğine hışımla vurarak parçaladı ve 2. ihtarını aldı. İlki puan aralarında geçirdiği 25 saniyelik süreyi aşmasıyla ilgiliydi.

İlginç bir şekilde o noktadan itibaren de kalitenin gittikçe yükseldiği ve kıran kırana büyük bir son izledik. Akıl almaz puanlar yaşandı; mesela Carlos’un, Novak’ın bir smaçına yetişip vurduğu baş döndürücü passing-shot! Djokovic maçı son saniyeye kadar bırakmadı! 5-4’te genç İspanyol ulaştığı ilk maç topunda, Djoko bir forehand’i fileye takınca, Carlos çocukluğunun en büyük hayali olan sonuca ulaştı. İspanya adeta Nadal’ın kariyeri biterken onun yeni genç muadilini bulmuştu!

TAKTİK SAVAŞI NASIL GEÇTİ?

Djokovic, oyunun en başından itibaren psikolojik üstünlük sağlamak istedi ve başlarda bunu başardı. Ardından fizik ve mental ısınmasını nihayet gecikmeli de olsa hayata geçiren Carlos oyuna girdikten sonra, başa baş – dişe diş bir mücadele başladı. Ralliler uzadıkça sanki İspanyol tenisçi daha başarılı oluyordu. Djoko, bu nedenle belki kendi normalinden çok daha fazla fileye çıktı. Bu, baskıyı sürdürme çabasıydı. Ama yaptığı kısa veya etkisiz çıkışların her birinde passing-shot yedi. İnanılmaz puanlar ve şimdiye dek çimde pek görülmemiş şekilde 29 kere gidip gelen toplar izledik! Bu düzeyde bir maç için çok az sayıda ace atıldı. Sanki her iki oyuncu da servis puanlarından çok kendini bir an önce gidip gelen topun taktik savaşına atmak istiyordu…

Sürekli karşılıklı kısa top atma silahını, normalden çok daha sık denediler. Ayrıca Alcaraz, yüksek ve çok uzun toplar atarak rakibini geriye yaslamaya çalıştı ve kısa topları da bu vesilelerle daha etkili kılmak istedi. Djokovic kadar, hem “killer tennis” hem de rallilerde rakibinin hatalar yapmasına yol açacak şekilde oynadığı “percentage tennis” taktiklerini, aynı anda bu kadar yoğun ve başarılı oynayabilen ikinci bir kişi bulmak çok zordur. Rakibi sıfır kilometrede, rodajını yeni tamamlamış, hiçbir şeyi denemekten çekinmeyen, küstah bir Maserati’ydi. Novak ise biyonik donanımını tamamlamış, ince ayarlı ve üstün yapay zekâ ile kurgulanmış bilgisayarlı bir arazi tankı…

*: Bu yazı ilk olarak Kort Dergisi’nin 47. sayısında (Ağustos 2023) yayımlanmıştır.

Bu Habere Tepkiniz Ne Oldu?
  • 4
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir