2007’de Taç Spor oyuncusuydum. Can Üner kulübümüze geldi ve A Takım hocası oldu. Benim de ilk çıkış yaptığım zamanlardı; fakat antrenörüm yoktu ve turnuvalara yalnız gidiyordum. İlk zamanlardan itibaren benimle çok ilgileniyordu. Bu durum çok hoşuma gitmişti ve kendime güvenimi de arttırmıştı. Onun da profesyonel bir oyuncu ile ilk antrenörlüğü bana denk gelmişti. Karşılıklı olarak birbirimizi sürekli yukarılara çektik.
Bir keresinde İspanya’da turnuva oynamaya gitmiştim ama yalnızdım. İki kez üst üste turnuva oynamış ve iyi sonuçlar alamamıştım ve dönmeye karar vermiştim. Beni aradı ve sakın dönmüyorsun diyerek, üçüncü turnuvayı da oynamam için ısrar etmişti. Onun ısrarı etkili oldu ve Cordoba’da şampiyon oldum ve sıralamada da artık yükselince Can Hoca ile turnuvalara beraber gitmeye başladık.
İlk olarak Özbekistan’daki 25K’lık turnuvada onunla beraber şampiyonluk yaşadım. 2008’de İstanbul’da iki tane 25K’lık turnuva oynayacaktık; ama Can Hoca planımızı değiştirdi ve ikinci turnuvanın İsrail’deki Challenger olmasını istedi. Hep zorlukları severdi ve ben o iki turnuvayı da kazandım ve ilk kez Challenger şampiyonu oldum. Bir anda 180’lere kadar çıkmıştım.
2008’de Wimbledon’a elemelerden katıldım. İlk kez bir Grand Slam’de oynamıştım. Bir sonraki sene ABD Açık’ta elemelerden gelerek toplamda 4 maç kazandım ve ikinci tur oynadım.
O sıralarda bir ‘ilk’i başarmıştık ve bir slam’de ana tablo oynamıştık. Tüm gazeteler ve basın bizim başarımızı konuşuyordu ve bir bakıma Türk tenisinin kapılarını da dünyaya açmış olduk.
Can Hoca ile antrenmanlarımızı önce Taç Spor’da sonra da Yeşilyurt’ta yaptık ve güzel de bir ekip kurmuştuk. Bana her zaman ilk 100’e gireceğimizi söylerdi ve 2010’da bunu başardık. Dünya 87 numarası olmamın sebebi hep büyük turnuvalara katılmam ve başarılı olmamdı. Bunu da kesinlikle Can Hoca’ya borçluydum. Onunla çalıştığım dönemde hep büyük düşündük ve kariyerimde tüm Grand Slam’lerde ana tabloya çıkıp ikinci tur oynadım.
Maçlar ya da turnuvalar öncesinde video analizler yapardı. 2012 yılına kadar kendisi ile beraber çalışma fırsatım oldu. İkimiz de birbirimizden çok şey öğrendik ve birbirimizi tamamladık. Can Hoca’nın inanılmaz bir enerjisi vardı. Onun hırsı ile birçok kapıyı açtık ve başarılı olduk.
Büyük spor markalarında indirimler başladı… https://www.athleticzone.com.tr/
Hastalığında bile onu ziyaret ettiğimde ne kadar savaşçı olduğunu bir kez daha gözlemledim. Kaybetmeyi asla sevmezdi, bazen sinirlendiğinde sandalye dahi fırlatırdı. Açıkçası şu an bu ‘hırs’ı arıyorum. Gençken bunu çok anlamıyordum belki; ama şimdi daha fazla farkına varıyorum. Kendisi Galatasaray, ben de Fenerbahçe taraftarıyım ve bazen maçları beraber izlerken birbirimize şaka yapardık.
Vefat etmesine yakın bana “Tekrar Grand Slam oynayacaksın, buna inanıyorum” dedi. Ben de onun bu sözünü yaşatmak adına elimden geleni yapacağım. Biliyorum ki bu çok zorlu bir süreç; ama sonuna kadar mücadele edeceğim, hem kendim için hem de onun için. Bugüne kadar onunla ne konuştuysak başardık. Bana en büyük kattığı özellik ‘inanç’ oldu.
MARSEL İHAN
*: Bu yazı ilk olarak Kort Dergisi’nin 33’üncü sayısında yayımlanmıştır. Kort Dergisi’ni Turkcell Dergilik ve Türk Telekom e-dergi uygulamaları üzerinden de indirebilirsiniz…