Türkiye Tenis Federasyonu Başkanlığına adaylığını açıklayan Şafak Müderrisgil, “Tenis ekosisteminden aldığım sinyaller, Türkiye’nin tenis politikalarında ve stratejilerinde ihtiyaç duyulan değişim ve değişim konusunda bana iletilen talepler nedeniyle bu alanda lider rolüne talip oldum. ‘Türk Tenis Hamlesi’ni başlatmak için geliyorum” diyor.
RÖPORTAJ: TOLGA YENİGÜN
FOTOĞRAFLAR: SERDAR SÖZKESEN
Son olarak Ayda Uluç (2009-2012) döneminden sonra Türkiye Tenis Federasyonu (TTF) Başkanlığı’na yine bir kadın talip… Şafak Müderrisgil… Son yıllarda her anlamda geriye giden ve tartışmalı birçok konu ile kamuoyunu meşgul eden TTF’de seçim öncesi tansiyon yine yüksek… Doğu’daki kulüplerin fahiş oy sayılarıyla lokomotif olan Batı’yı yine geride bıraktığı, yapılan ya da yapılmayan tartışmalı tesislerle ve milli takım antrenörlüğünde dahi liyakat yerine yakınlık tercih edildiği gibi konularda eleştirilen mevcut yönetim döneminde yeni sporcu yetiştirme konusundaki sorunlar da had safhada…
Tenis camiasında bölünmüşlüğün olduğu bu dönemde başkanlık koltuğuna aday olan Müderrisgil, “Beni adaylığa götüren süreçte talep, tenis ekosistemindeki tüm aktörlerinden geldi; tabiri caizse ‘tenis ekosistemi beni çağırdı’ diyor. Ulus’ta Bizim Tepe Tenis Kulübü’nde bir araya geldiğimiz Şafak Müderrisgil ile adaylık süreci, tenisin mevcut durumu, plan ve projeleri ile 11 Kasım’daki seçimleri Bizimtepe Tenis Kulübü’nde Kort Dergisi için konuştuk… Gelin lafı fazla uzatmadan sözü, idealindeki ‘Türkiye Tenis Hamlesi’ni anlatan Şafak Müderrisgil’e bırakalım…
GENÇLİK YILLARIM KORTLARDA GEÇTİ, İYİ BİR TENİS İZLEYİCİSİYİM
– Başkan adaylığı nasıl geçti? Kararınızı nasıl verdiniz?
– Gençlik dönemlerimde amatör düzeyde tenis oynadım ve aynı zamanda iyi bir tenis izleyicisiyim. Tenis sadece fiziksel değil aynı zamanda mental dayanıklılığı da devreye sokuyor. Bu da tenisi diğer sporlardan ayrıştırıyor. Hem performans hem de yönetici sıfatıyla başka spor dallarında da yer aldım. Şimdi tecrübelerimi tenis sporuna aktarmaya geldim.
– Kulüplerden, oyunculardan, oyuncu ailelerinden, kamudan, özel sektörden gelen talepler yani tenis ekosisteminden gelen çağrıya kulak verip adaylığımı koydum. Birleştirici, kapsayıcı ve şeffaf bir politikayla, Türkiye’de tenis sporunun birleştirici, kapsayıcı ve şeffaf bir sistem dahilinde gelişmesini ve hak ettiği yere gelmesini hedefliyorum.
– Uzun süre kadın futbolunun içinde yer aldınız. Şimdi yeni bir macera için kolları sıvadınız ve TTF Başkanlığı’na aday oldunuz. Hâliyle bu konuda tecrübesiz olduğunuz için eleştiriler aldınız. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
– Öncelikle bu konu benim için bir macera niteliğinde değil. Bunun altını çizmek isterim… Burada Türk tenisinde çığır açacak yeni bir hamleden söz ediyoruz. Buna da ‘Türkiye Tenis Hamlesi’ adını verdik. Bugüne kadar faaliyet gösterdiğim alanlardan birisi sporun toplum ve çevre üzerindeki etkisini uluslararası metodolojilere göre veriye ve bilime dayalı olarak ölçerek spora yapılan yatırımın topluma olan katma değerini parasal değer olarak ortaya çıkarmak. Türkiye’de daha önce kadın futbolunun sosyal etkisini ve İstanbul ilindeki tüm spor faaliyetlerinin sosyal etkisini ölçtük. Bu ölçümler sonucu hazırladığımız raporlar bağımsız denetimden geçmiş uluslararası raporlardır.
– Yıllardır yürüttüğümüz bu faaliyetler nedeniyle zaten uluslararası kuruluşlar ile irtibat halindeyiz. Uluslararası konferanslarda spor alanındaki bulgularımızı yıllardır paylaşmaktayız.
Bu alana yeni değiliz ve işin mutfağından geliyoruz. Stratejilerimizi kurgularken en önemli girdi veridir. Veriyi doğru ve güncel bir şekilde toplayıp buna göre stratejiyi oluşturur ve yol haritasını belirleriz.
Kişilerin gücüne değil sistemin gücüne inanırım ve bir sistemi kurgularken öncelikli olarak tüm paydaşları o sürece katarak yol alırım ki sistem sürdürülebilir olsun. Teniste de sürdürülebilir, kapsayıcı ve şeffaf bir anlayışla yönetmeye geliyorum.
Türkiye Futbol Federasyonunda Kadın Futbolu ve Sürdürülebilirlikten Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev aldım. Kadın Futbol Direktörlüğü’nü kurdum. Ardından kadın futboluna dair tüm paydaşlarını toplayarak bir çalıştay düzenledik, veri topladık ve 3 yıllık Kadın Futbol Stratejisini oluşturduk. Bu stratejileri uluslararası alana da taşıdık. Bilgi birikimimi ve tecrübelerimi bu kez tenis sporunun gelişmesi için kullanmaya kararlıyım. Bu alanda ulusal ve uluslararası bağlantılarımı da devreye sokarak Türk tenisinde için katmadeğer yaratmayı hedefliyorum.
SPONSORLARA DA EL ATACAĞIZ
Sektörlerarası diyalog ve iş birliği konusunu da çok önemsiyorum. İnovatif ve karma finans yöntemleri ile hem kamu hem de özel sektörün taşın altına elini koyduğu ve yatırım örüntüsünün daha kuvvetli ve kalıcı olduğu sistemleri tenis yatırımlarına entegre edebiliriz inancındayım. Tenis yatırımlarında ilgili kamu kuruluşları ve tenise halihazırda yatırım yapan özel sektör kuruluşları baş aktörler olacak.
– Sponsorlar… Bütçe sorunu… Son dönemde epey geriye giden bu konulara da değinsek…
– Sponsorlar büyük ölçüde özel sektörden çıkıyor. Elinizde her iki tarafın da ihtiyaçlarını karşılayan ve ortak bir amaç için sizi bir araya getiren akıllı bir iş fikri olunca sponsor bulmak çok da zor değil. Önemli olan yönetim olarak şeffaf olmak, doğru projeleri doğru stratejilerle birleştirmek. Aksi takdirde işler zorlaşır. Sponsor, en çok ayırdığı fonun ortaklaşa belirlenen ortak amaç için kullanılıp kullanılmadığına bakar. Sonuçlar ölçülmüş ve raporlanmış mı, projenin devamına karar vermeyi kolaylaştıracak veri toplanmış mı sorar. Sponsorları çok önemsiyoruz ve bu konudaki boşluğu da doldurmaya niyetliyiz.
O MUAZZAM POTANSİYELİ UYANDIRMALIYIZ
– Türk tenisinde son yıllarda bir duraksama var ve uluslararası arenada söz sahibi oyuncular çıkartamıyoruz. Başkan olursanız bu konuda ne tür hamleleriniz olacak?
– Türkiye tenis için mükemmel bir potansiyele sahip. Başarılı tenisçilerimiz gönülden tebrik ediyorum ama bir de buz dağının görünmeyen kısmına bakmak lazım. Uyandırılmayı bekleyen muazzam bir potansiyelimiz var. Demografik olarak çok genç bir nüfusumuz var ve gençlerin de tenise büyük bir ilgisi olduğunun farkındayız. Bu potansiyeli ortaya çıkarmak hedefimiz. ‘Herkes için Tenis’ vizyonuyla Türkiye’de tenisi ve ekosistemini geliştirmek için kolları sıvadık. Her zaman olduğu gibi sistemi veri üzerine tasarlayıp inşa edeceğiz. Elimize bir liste çıkacak; eksik ve kuvvetli yönlerimizi bularak, tehdit ve fırsatları değerlendirerek 4 yıllık bir yol haritası çıkartacağız. Göreve geldiğimizde ulusal ve uluslararası projelerimizi ilan edeceğiz.
LİYAKATLI YÖNETİM, TENİSİN MARKALAŞMASI VE ŞEFFAF İLETİŞİM…
– Acil eylem planınızı sorsak…
– Birincisi, liyakatli yönetim… İkincisi Türk tenisinin markalaşması… Türkiye’nin tenisi bağlamında bir ekol oluşturmamız gerekiyor ve bunu sporcularla, aileleriyle, antrenörlerle, hakemlerimizle, kulüplerimizle, medya ve bu alanda faaliyet gösteren diğer paydaşlarla birlikte çalışarak markalaşma sürecini başlatacağız.
Üçüncü olarak ise ulusal ve uluslararası alanda açık ve şeffaf bir şekilde çift taraflı iletişim.
– Çok eleştirilen mevcut başkan Cengiz Durmuş’un yönetimi hakkındaki yorumlarınızı da merak ediyoruz…
– Kendisini yakınen tanımıyorum. Şüphesiz takdire şayan işler yapmıştır ve saygı duyarım. Türk tenisi nereye gidiyor? Nerden alıp nereye götüreceğiz? Biz bu soruları sorarak ilerleyeceğiz. Türk tenisine nasıl bir katma değer yaratacağız? Bunların cevaplarına kafa yoracağız. Tüm stratejimizi de bu soruların etrafında oluşturacağız.
Hedefimiz her yıl bir faaliyet raporu, her çeyrekte de bir değerlendirme toplantısı yapmak, şeffaf ve kamuoyuna açık bir şekilde…
Türkiye’de tenisin hak ettiği yere gelmesi için var gücümüzle çalışacağız. Akademik çalışmalara da önem vereceğiz.
– Yönetiminizde kimler olacak?
– İsimleri şu an açıklayamıyorum. Tabii ki bu açıklama son ana da kalmayacak. İyi işler iyi ekiple çıkar. Yönetim kurulu çok önemli ve fonksiyonel olması gerekiyor. Burada oturan insanların liyakatli olması, masaya ne getirecekleri de çok önemli. Alanında sorumluluk alabilecek, vizyoner ve yönetime katma değer katacak kişilerle yürüyeceğiz.
TENİS TURİZMİNİ ÇOK ÖNEMSİYORUM
– Kayseri’de yeni açılan kortlar büyük eleştiri konusu oldu. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
– Öncelikle tenise yapılan yatırımları ve tenis turizmini çok önemsiyorum. Bu konuda muazzam bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin jeopolitik konumu, iklimi ve tesisleşme kapasitesi düşünüldüğünde elimizde büyük fırsatlar var. Bizim üzerinde çalışacağımız konulardan birisi de bu olacak. İlgili bakanlıklarla iş birliği yaparak ‘Türkiye Tenis Hamlesi’ çerçevesinde tenis turizmine katkı sağlayacağız.
Türkiye’de neden “Tenis Dostu Kentler” olmasın? Ya da tenis turizmi neden Türkiye turizm politikasının bir kaldıracı olmasın? Bu vizyon ile hareket edeceğiz.
Tekrar sorunuza gelecek olursak; bir hukukçu olarak öncelikle yapılan işin hukuki belgelerine bakarım. Türkiye Tenis Federasyonu’nun Uluslararası Turnuva Talimatı’na baktığımızda, bu turnuvaların nerede oynanacağına ITF karar veriyor. Turnuvayı gerçekleştirmek isteyen tesisler, TTF’ye başvuruyor. TTF, talepleri ITF’e iletiyor. Süreç TTF ile ITF arasında devam ediyor. Tesis sahibinin kamuoyu açıklamasında da, ITF’in tesis yeterliliğine onay verdiği belirtilmiş.
Talimatın 18. maddede şöyle bir hüküm var: “Bu talimatta yer almayan konularda TTF Yönetim Kurulu karar verebilir”. Federasyona tanınan takdir ve karar yetkisinin sınırını burada göremiyoruz. 2014 tarihli Ana Statüye dayanılarak yürürlüğe konan bu talimatta ihtiyaçlara uygun düzenleme yoluna gidilebilir.
Genel anlamda baktığımızda, her faaliyette olduğu gibi tesislerin seçiminde de bir fizibilite ve risk yönetimi çalışması yapılması doğacak herhangi bir zararı veya itibar kaybını bertaraf edebilir düşüncesindeyim.
HERKES İÇİN TENİS VİZYONUMUZ VAR
– 4 yıllık projelerinizi dinlemek isteriz…
“Herkes için Tenis” vizyonumuz var. Tenisi herkes için erişilebilir hâle getirmek istiyoruz. Tenis sporunu Türkiye’de cazibe merkezi yapma hedefindeyiz. Türk tenisini de dünya çapında tanınan bir konuma getirmek istiyoruz. Türkiye’nin 2028 Olimpiyatları’na tenis branşında da akredite olmasını sağlamalıyız.