1. Anasayfa
  2. ATP

Röportaj: PEMRA ÖZGEN – Kortdergi.com


0

Türk tenisinin sembol isimlerinden Pemra Özgen, 33 yaşında bir kez daha kadın tenisçilerimiz arasında 1 numaraya çıktı. Kariyer rekorunu kıran (182) Pemra, kortun hakkını vermeye devam ediyor.

 

RÖPORTAJ: SERDAR SÖZKESEN

Geçtiğimiz yıl Büyükler Türkiye Şampiyonası’nda 11’inci kez şampiyon olarak erişilmesi güç bir rekora imza atan Pemra, bugünlerde ise (182) kariyer rekorunu kırmanın sevincini yaşıyor. 33 yaşında bir kez daha Türkiye’nin bir numaralı kadın tenisçisi unvanını elde eden Pemra Özgen, yazar olarak birikimlerini paylaştığı bu sayfalarda, bu kez kapak röportajıyla yer aldı. Dilerseniz lafı fazla uzatmadan Türk tenisinin en mütevazi ismiyle kort içi ve kort dışı konularla yaptığımız samimi söyleşiye geçelim.

– Öncelikle şunu sormak istiyorum: Herhangi bir sosyal medya hesabı bulunmayan, belki de buna gerek duymayan bir Pemra Özgen var karşımızda. Bunun sebebi nedir?

– Bu soruyu soran pek çok arkadaşım oluyor. Sosyal medyada yer almayı çok sevmiyorum. Belirli bir sebebi yok aslında. Sosyal medya ağlarından sadece bir tanesini kullanıyorum. Açıkçası bu da bana yetiyor.

– Örnek kişiliği ve istikrarlı çizgisi ile her zaman gençlere örnek olan bir rol model olarak kafalarımıza kazındın. Peki özel hayatında Pemra Özgen nasıl birisi? Nelere sevinir, nelere üzülür?

– Öncelikle çok teşekkür ederim. Genellikle turnuvada olmadığım zamanlarda, evde vakit geçirmeyi çok seviyorum. Fazlasıyla seyahat ettiğimiz için olsa gerek, İstanbul’da olduğum zamanlarda evin tadını çıkarmaya çalışıyorum. Onun haricinde sanırım, nasıl biri olduğumu beni yakından tanıyanlar daha iyi yanıtlar. Ama genellikle sakin ve sade bir hayatım var.

HER HAFTA YENİ BİR ŞANS

– Kortta seni en çok üzen olay nedir?

– Kortta üzüldüğümüz günler tabii ki de oluyor. Beni en çok üzen olay sanırım yakın arkadaşlarıma karşı maç yapmaktır.

– En önemli gördüğün galibiyetin hangisi?

– En büyük galibiyet olarak özel tek bir maç yok. Bazı turnuvalarda aldığınız galibiyetlerin yeri başka oluyor. Mesela milli maçlarda kazandığınız galibiyetin yeri ayrı ya da devamlı yenildiğiniz bir oyuncuyu yendiğiniz takdirde duyduğunuz sevinç çok başka oluyor. Daha da çok örneklendirebiliriz aslında. O yüzden kafamda özellikle belirtebileceğim tek bir maç yok.

– Turnuvalarda beklemediğin mağlubiyetler aldığında maç bitiminde neler yaparsın? 

– Özel olarak yaptığım bir şey yok. Eğer antrenörüm yanımdaysa, neyi daha iyi yapabilirdik diye konuşuruz. Onun haricinde maçta nerede hata yaptığımı bulup çabucak unutmaya çalışıyorum. Bazen zaman alabiliyor, ama tenisin güzelliği burada devreye giriyor: Her hafta yeni bir şansınızın olması…

– Maçlardan önce yaptığın bir ritüelin var mı? 

– Genelde maçlardan önce müzik dinlemeyi severim ve her maça çıkarken raketime yeni grip sararım. Bu ikisi harici başka bir ritüelim yok sanırım.

EN SEVDİĞİM OYUNCU FEDERER

– Tenisçi olmasan ne olmak isterdin?

– Açıkçası yine sporun içinde olmak isterdim. Çünkü diğer spor dallarını da çok seviyorum. Başka bir branşta, yine profesyonel bir sporcu olmak isterdim.

– Hangi oyuncuları örnek alırsın, kimleri beğenirsin?

– En sevdiğim oyuncu olarak, hiç düşünmeden Roger Federer diyebilirim. Açıkçası onun gibi tenis oynayabilen birini daha görebilir miyiz, bilemiyorum. Sanat eseri çizermiş gibi tenis oynuyor.

TÜRKİYE’DE TENİS HÂLÂ GELİŞİYOR

– Türkiye’deki tenisten bahsedelim biraz da. Gelecek açısından beklentilerin neler?

– Türkiye’de her geçen gün gelişmekte olan bir tenis var. Artık oyuncular ve antrenörler bu spora daha profesyonel bir anlayışla bakıyor. Ülkemizde artan turnuva sayısının da, başarıyı tetiklediğini düşünüyorum. Bu süre zarfında Türk tenisi adına alınan birçok başarı var. Gençler kategorilerinde olsun, profesyonel kategoride olsun, son yıllarda Türk tenisi adına çok güzel ve önemli kazanımlar var. Tüm bunları gerçekleştiren arkadaşlarım, çok zorlu yolları aşarak bu noktaya geldi. Gerçekleşen her bir başarının bilinmedik bir hikayesi vardır aslında.

– Bir gün aktif tenis kariyerin sona erdiğinde, ne tür planların var?

– Öncelikle, oynayabildiğim sürece ulaşabileceğim en iyi noktaya kadar gelebilmek istiyorum. Kariyerimi sonlandırdığımda ise, kafamda belirli bir şey yok açıkçası. Tabii ki de tenisin içinde kalmak istiyorum. Ne şekilde olacağını ise zaman gösterecek.

– 15 yılı aşkın süredir tenisin içindesin. İlk başladığın dönemlerdeki tenis ile şimdiki zamanda oynanan tenisi karşılaştırmanı istesem, ne söylersin?

– Eskiden tenis daha yavaş tempoda oynanıyordu. Şimdi ise gerçekten çok hızlı bir tempo var ve buna ayak uydurmak çokta kolay olmuyor. Oyuncular topa çok hızlı vuruyor ve genellikle fiziksel olarak oldukça iyi durumdalar. Günümüz tenisine adapte olmak için planlı ve amaca yönelik çalışmak gerekiyor. Kort içi ve kort dışı oyuncunun ihtiyaçlarına göre programlanmış bireysel antrenman çok önemli.

YUNANİSTAN MAÇINI UNUTAMAM

– Milli takım için hâlâ oynamayı düşünüyor musun? FED CUP, senin için ne anlama geliyor?

– Milli takımda oynamak her sporcunun hayalidir. Antrenörümüz görev verdiği sürece tabii ki de takımda her zaman yer almak isterim. Fed Cup’ın yeri bende her zaman ayrı olarak kalacaktır. Bunca sene içinde takım olarak aldığımız çok muhteşem galibiyetlerin yanında, çok üzücü mağlubiyetlerimiz de oldu. Üzerinden yıllar geçse de bu maçları hep hatırlayacağım.

2015’te birinci grupta aldığımız çok önemli galibiyetler var. Bunun en güzel örneği İngiltere maçıydı. Kimse bize şans vermiyordu, fakat iki tekler maçını da kazanarak onları mağlup etmiştik. Çağla ve İpek Soylu inanılmaz bir performans ortaya koymuştu. Ayrıca 2008’de skor 1-1 iken çıktığımız kritik Yunanistan maçını da çiftlerde Çağla ile oynayıp kazanmıştık ve o maç unutamadıklarım arasında en üst sıralarda.

“1 NUMARA OLMAK, MOTİVE EDİCİ”

– Uzun yıllar sonra Türkiye birincisi oldun ve WTA kariyer rekoru kırdın. Bu sana nasıl bir his kattı?

– Benim için dünya sıralamasında gelmiş olduğum en yüksek noktaya ulaşmış olmak çok mutluluk verici. Bu başarıda, çalıştığım antrenörlerin de katkısı çok büyük. Dünya sıralamanız, Türkiye sıralamanıza da yansıyor. Fakat diğer arkadaşlarımla aramda pek puan farkı olmadığından, Türkiye sıralaması hafta başlarında yine değişiklik gösterecektir. Hepimiz gelebileceğimiz en iyi yere gelmeye çalışıyoruz. Sıralamalar bu işin tuzu biberi diyelim. Kendi gelebileceğim en iyi yere gelebildiğim takdirde çok mutlu olurum. Ve bu sonuçlar, kendimi geliştirmek adına beni daha da motive ediyor.

Sezonu nasıl değerlendirirsin?

Her açıdan uzun soluklu bir sezon olduğunu söyleyebilirim. 2019 sezonuna, yakın maçlar kaybederek başladım. Sonradan bir ivme kazandım. Şu an için sezon sonuna kadar kaç turnuva daha oynayacağım tam olarak belli değil. Önümüzdeki turnuvaların gidişatına göre şekillenecek.

KORTTA OLAN KORTTA KALIR!

– En yakınında kimler var? Tenis camiasında arkadaşlık ortamı nasıl?

– Tenis camiasında yakın arkadaşlık çok kolay değil doğal olarak. Devamlı bir rekabet ortamı var. Bazı oyuncular, ‘teniste arkadaşlık imkânsız’ der. Ben buna inanan biri değilim. Sonuçta kortta olan kortta kalmalı diye düşünüyorum. Tenis bir gün ne de olsa sona erecek ve bizler, kurduğumuz arkadaşlıklarla yolumuza devam edeceğiz.

En yakınım, tabii ki de ailem. Birkaç arkadaşım var; ama bir örnek vermek gerekirse, tenise neredeyse aynı zamanda başladığım ve yıllarca aynı takımda antrenman yaptığım, hâlâ da en yakın arkadaşım olan Aslı Semizoğlu. Birbirimize karşı birkaç kez oynamak zorunda kalmıştık. Çiftlerde beraber fazlasıyla turnuva kazandık. Kortun ayrı taraflarında olmak, hiçte hoş değildi aslında.

– Kort derginin istikrarlı yazarlarındansın. Normal hayatta da yazmayı sever misin?

– Açıkçası dergi harici hiç yazı yazmıyorum. Sanırım yazmayı pek sevdiğim söylenemez. Okumayı, yazmaktan daha çok seviyorum.

Bu Habere Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir