BU VAKIF ÇOCUKLUK HAYALİMDİ
6 yaşından bu yana tenisin içinde olan İpek Soylu, oyunculuk sonrası kurduğu vakıf için, “İpek Soylu Şemin Vakfı bünyesinde sporculara kattıklarım, kariyerim boyunca kazandığım kupalardan daha değerli…” diyor.
SERDAR SÖZKESEN / ADANA
Tenise başladığı Adana Tenis Dağ ve Su Sporları Kulübü’nde 14 Yaş Milli Takım Seçmeleri Turnuvası’nda bir araya geldiğimiz eski milli tenisçimiz İpek Soylu Şemin, yakın zamanda kurduğu vakfın ayrıntılarını anlatırken, “Vakıf bünyesinde sporculara olan kattıklarının, kariyeri boyunca kazandığı kupalardan daha değerli” olduğunu belirtti.
Öncelikle İpek Soylu Şemin kimdir? Kariyerinin önemli anlarını senden dinleyelim…
1996, Adana doğumluyum. Tenise 6 yaşında, Adana Tenis Dağ ve Su Sporları Kulübü’nde başladım. 8 yaşında turnuva oynamaya başladım. 13 ile 18 yaş arasında Sisev Vakfı’nın da desteğiyle güzel bir junior kariyerim oldu. Bu süreçte dünya 13 numarasına kadar yükseldim. Son olarak 18 yaşındayken ABD Açık’ta çiftler kategorisinde şampiyon olarak, Türkiye’de bir slam zaferi elde eden ilk Türk oyuncu oldum. Bu durum, hem benim hem de birçok genç oyuncu için birçok güzel kapı açtı. Bu hızla WTA seviyesinde de başarılı oldum.
Tenisi neden bırakma kararı aldın?
En büyük sebep, tabii ki ciddi ameliyatlar geçirmem oldu. En son ameliyatım, efsane oyuncu Maria Sharapova’nın erken denebilecek yaşta kariyerini bitiren omuz sakatlığının birebir aynısıydı. Maalesef benim için zorlu geçen 2.5 yılın sonunda tenis kariyerimi bitirmek zorunda kaldım. Kendimi her zaman zorlamak istediğim, en tepede oynamak istediğim sporu artık fiziksel olarak yapamayacağımı anladım. Kabul etmek çok zor olsa da bununla yüzleştim ve kendime farklı bir kariyer yolu çizmek istedim.
Hayatta en çok bildiğim ve en hakim olduğum şey tenis olduğu için, tekrar o yolu tenisin içinde buldum. Hem gençler hem aileler olsun, bana bu yolu çizmemde bana pozitif etkileri oldu.
Yeni girdiğin yolun ayrıntılarını öğrenmek isteriz…
Vakıf maceram, 13 yaşındayken Enka Spor Kulübü’ne desteğimiz zamanında başladı. Vakfın ve desteğin bir sporcuya sağladığı imkân, sadece işine odaklanma gibi etmenler, beni hayatım boyunca bir vakıf kurma yolunda motive etti. Az önce de dediğim gibi ailelerle bir araya geldim ve onlarla yaptığım fikir alışverişlerinden sonra vakıf kurma gibi bir projeyle geri döndüm.
Zaten destek olduğum sporcular vardı ama bunu daha nasıl saydamlaştırırız diye düşündük ve kısa zamanda havuzu genişlettik. Sonunda, Mart 2024’te İpek Soylu Şemin Vakfı’nı kurduk. Maddi anlamda da bağışlara, bayramdan sonra başlıyoruz. İnsanlarımız duyarlı ve çok fazla destek olmak istiyorlar.
Vakıf kurma fikrinin, sakatlık sonrası biten kariyerinin hemen ardından gelmesinin altında yatan sebepler nedir?
Tenise bu kadar emek verdikten sonra maalesef kariyerimi, tutkumu ve sevgimi yarıda bırakmak zorunda kaldım. Bu tutkumu ve sevgimi başka bir şeye aktaramayacağımı ve mutlu olamayacağımı düşündüm. Tüm bunları bir yere aktarmam gerekiyordu ve tamamen manevi bir hamle ile vakıf işine yöneldim. Çocuklara fayda sağlamak ilk amacım oldu. Zaten junior kariyerimde vakıf desteği aldığım için bunları tenise geri vermem gerektiğini düşündüm ve vakıf projesine girdim.
Vakfın belirlediği misyon nedir?
Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözünden hareketle çıktığımız yolda böyle gençlerle, böyle ailelerle hem tanışıp, hem destek verip birlikte bir dünya yıldızı çıkarmanın hedefindeyiz. İkinci ayağımız ise özel gereksinimli çocukları tenisle buluşturabilmek. Yani fiziksel olarak engeli olan, özel ihtiyacı olan, misal down sendromlular ya da kimsesiz çocuklar gibi…Hatta madde bağımlıları üzerinde de çalışmalara başladık. Tüm bu insanları bu güzel sporla birleştirmek ve hayatlarının amacı haline getirmek istiyoruz. Temmuz ayında İzmir’de Ata Türközü adlı otizmli bir tenis oyuncu arkadaşımızla buluşacağız ve kendisiyle antrenman yapıp sohbet edeceğiz. Tüm bunların manevi getirisi, kazandığım kupalardan çok daha kıymetli benim için.
Üçüncü olarak bir köy projemiz var: Anadolu Yolu… Anadolu’daki köy okullarına ulaşmanın hedefindeyiz. 6 Haziran’da İzmir’de Seferihasar’daki bir okulda ilk adımı attık. Onlara tenisi anlatmak, raketi tanıtmak gibi ilk başta bilinmesi gereken konuları öğretiyoruz. Bununla beraber turnuvalar düzenlemek de nihai amaçlarımız arasında.
Turnuvalardan söz açılmışken… Geçmişte birçok yerel ve uluslararası turnuvada raket sallayan bir tenisçi olarak ne tür turnuvalar düzenleyeceksiniz?
Buradan güzel bir müjde vermek isterim: 6 Ekim’de, Adana Tenis Dağ ve Su Sporları Kulübü Başkanı Ali Refah Keskin’in de destekleri ile beraber bir masters (veteran) turnuvası düzenleyeceğiz. Yani her koldan tenise ve oyunculara hizmet vermenin peşinde sürekli kendimizi geliştireceğiz.
Benim için en önemli olan konu, bu ülkeden başarılı bir tenisçi çıkarabilmek. Bunu da doğru bir ekiple çözeceğiz. Oyuncuları senelerce doğru bir sistemle takip etmek istiyoruz. Fizyoterapistlerimiz, spor psikoloğumuz, fitness antrenörlerimiz mevcut.
Destek verdiğiniz sporculara ne tür olanaklar sağlıyorsunuz?
Türkiye’de şöyle bir sıkıntı var: Profesyonel bir sporcunun ihtiyacı olan ekip ortamını sağlayabileceğimiz kulüp sayısı neredeyse yok denilecek kadar az. Biz destek olduğumuz sporculara, kendi şehirlerinde en iyi opsiyonu yaratmaya çalışıyoruz. Mesela, Ankara’da, İstanbul’da birçok oyuncumuz var ve en iyi hangi şartlarda çalışabilecekler sorusunun cevabını arıyoruz ve buluyoruz. Gerektiğinde yurtdışından destek almak istediğimizde bu oyuncuları nereye gönderebiliriz sorusuna da cevap buluyoruz. Çünkü her sporcunun karakteri birbirinden farklı ve psikolojilerine, mental durumlarına göre farklı çözümler üretiyoruz.
Son dönemde tenisle alakalı en önemli konulardan biri de, maddiyat… Biz de bu noktada sporcularla firmalar arasında köprü görevi görüyoruz ve onlarla iletişim sağlamalarına yardımcı oluyoruz. Oyunculuk dönemimde geliştirdiğim sağlam dostluklar ve çevrem sayesinde de bu konuda elimden gelen yardımları yapıyorum. Sonuçta bu spora ve sporculara vereceklerimizi gören firmalar da vakfımızla iş birliği içerisine giriyorlar. Bu yüzden yolumuz iyi ve doğru insanlarla kesişiyor.
Senin zamanındaki ortam ile şimdiki zamandaki tenis ortamını gençler özelinde değerlendirir misin?
Bir yerde bu durum talep -arz meselesi olarak da düşünülebilir. Ailelerin ve çocukların cevaplara ihtiyaçları var, doğru yönlendirmelere gereksinimleri var. Bizim zamanımızda turnuvalar için çok seyahatlar ederdik. Şimdi bireyselleşmeler arttı, kulüp ve grup ortamı çok azaldı. Sporcular, turnuvalara daha az gidiyor, özel dersler çoğaldı. Bir yandan iyi ama bir yandan da kötü bir durum. Çünkü çocuklar küçük yaşlarda bireyselleşirse, tenis gibi uzun bir maraton olduğu yolda yalnızlaşabiliyorlar. O arkadaş ve ekip ortamını hissetmeleri gerekiyor. Tüm bunlar rekabeti ve başarıyı da etkiliyor. O yüzden tüm bunları cazip kılmanın çözümlerini üretmek gerekiyor. Çocuklara, tenise emek vererek mutlu olabileceklerinin öğretilmesi gerekiyor.
Peki onların mutlu olması ve rekabeti cazip kılmak için önerilerin var mı? Vakfın bu noktada yapabilecekleri neler?
Ligler mesela… Almanya’da tenis ligleri var ve biz de buradan kalkıp gider maç oynardık. Oynadığın bir maç için aldığın ücret o kadar cazip ki, senin gerektiğinde bir turnuvanı karşılayabilecek derecede olabiliyor. Bu liglerin iyi sponsorları da var. Biz ülke olarak bu tarz gelişmeleri örnek alıp yapmalıyız. Özel firmaları da işin içine dahil etmeli, gerekirse bireysel yatırımcılarla da anlaşma yoluna gidilmeli. Ben bu noktada aracı görevi görüp, firmalara ‘güven’ aşılıyorum. Yani şirket ile sporcu arasındaki güven duyulan kişi oluyorum.
Şirketler biliyor ki; ben sporcuyu dikkatli bir şekilde seçiyorum, parayı doğru yönetiyorum. Bu şekilde güven ortamı içerisinde sağlam anlaşmalar yapıyoruz. Zaten tenis gibi bir sporda vakıf olayı hiç yok ve biz bu anlamda bu ülkede bir ‘ilk’iz. Yurtdışında ise örnekleri çok. Misal, Roger Federer, Afrika’daki çocuklara yardım ediyor.
Son olarak neler söylemek istersin…
Vakıf olarak en büyük amaçlarımızdan biri de, her şeyi sürdürülebilir olarak yapmak istiyoruz. Siz nasıl Kort Dergisi’nin yıllardır devam ettiriyorsunuz, bizim de amacımız bu! Daha fazla insana ulaşıp çocuklarımıza daha fazla destek bulabilmenin peşindeyiz.
Sosyal medya hesaplarımızda da tenis özelinde önemli bilgiler paylaşıyoruz. İnsanlar yaptığımız işin öneminin farkında olması için sürekli adımlar atıyoruz. Bu tenis havuzunu büyütmek adına hamleler yapıyoruz. Anadolu’daki azimli çocukları bulmak, o yokluktan besledikleri yaratıcılıklarını görmek ve daha fazla geliştirmek için çabalıyoruz.
Son olarak, ATDSK Başkanı Ali Refah Keskin’e de özel teşekkür etmek istiyorum. Hem turnuva fikrimize çok sıcak bakarak kabul etti hem de onun bu kulübe yaptıklarından aldığımız ilhamla ve kendisiyle yaptığımız fikir alışverişleri ile vakfımıza çok pozitif bir etkisi var. İlk turnuvamızı kendisiyle yapacağımız için çok mutluyuz.
*: Bu röportaj ilk olarak Kort Dergisi’nin 53. sayısında (Haziran 2024) yayımlanmıştır.