Sırp oyuncu karantina sürecinde sosyal medyayı bir hayli aktif ve başarılı şekilde kullanan isimlerin başında geliyor. Sharapova, Djokovic’in davetini kırmadı ve Instagram’daki görüşmeye Los Angeles’taki evinden bağlandı.
Sharapova, karışık çiftler maçında Djokovic ile rakip olarak oynadıkları maçı hatırlatarak başladı: “İkimizde çok gençtik. Henüz slam kazanmamıştım. Birbirimize karşı oynadık ve sen bana kazanırsan benim sana akşam yemeği ısmarlamam gerektiğini söyledin. Ve böyle oldu, çünkü sen kazandın! Yemekte sanırım Kodak marka bir kamera çıkardın ve garsondan hatıra fotoğrafı çekmesini istedin.”
Djokovic bu anıyı doğrularken, o fotoğrafı hâlâ sakladığınıda ekledi. Rus oyuncu ise “Sanırım benim fanboyum oldun” dedi.
Maria Sharapova, Donna Vekic’e karşı Avustralya Açık’ta kaybettikten birkaç hafta sonra şubat ayında emekli olduğunu açıklamıştı. Masha, “Teniste oyunumun temellerini oluşturmak uzun zaman aldı, ikinci kariyerimle de aynı şeyi yapmaya hazırım. Mimariyle çok ilgileniyorum. Evimi burada Kaliforniya’da tasarladım, şimdi açmak üzere olduğum bazı sağlıklı yaşam merkezlerine bakıyorum” dedi.
Sharapova sözlerini şöyle sürdürdü: “Tenis oyuncusu olmaktan kort dışına geçiş beklediğimden farklıydı. Sporcu olmak, inatçı olmanıza, her zorluğu aşmak için bir engel olarak görmenize yol açar. Ama bedenim artık bunu istemiyordu ve bunu fark etmem birkaç yılımı aldı. Artık bedenimi bu yorucu çabalara maruz bırakmadığım için, her seferinde kendimi spor salonunda kalp atış hızı 172 ile bir saat boyunca pedal çevirirken bulduğumda ‘neden bunu yapıyorum?’ diye sordum. Sonuçta yıllarca süren alışkanlıkları unutmak kolay değil.”
Konuşma daha sonra diyete geçti ve vegan olduğu bilinen Djokovic’e sıra geldi: ” Eğer tam tersi bir problemim olsa bile hiç kilo alma eğiliminde olmayan biriyim. Bazen annemin keklerini yiyorum. Geleneksel tarifleri pişirdiğinde malzemeler hakkında soru sormuyorum.“
Her ikisi de ağır bir alkol tüketicisi değil, ancak Djokovic bir zamanlar akşamdan kalma sonrası korta çıktığını itiraf etti: “İlk Wimbledon’ımı (2011) kazandıktan hemen sonra İsveç’teki Davis Kupası’na gittim. O hafta sonu oynamak zorunda değildim, çünkü cuma gününden sonra 2-0 öne geçtik ve bu yüzden o akşam bunu kutladım. Sonra cumartesi günü kendimi kortta buldum. 3 set sonunda kaybettik, çünkü vücudum oynayacak durumda değildi.”
Ardından Sharapova’nın zihinsel gücü hakkında konuşmaya devam ettiler. “Bu benim ekstra silahımdı, doğal olarak bunu her zaman hissettim. Büyük bir yeteneğim ya da muazzam bir fiziksel gücüm yoktu. Benim inancım, ekstra silahımdı. Bu doğal bir şeydi, zihinsel olarak güçlü olduğuma kendimi ikna etmek zorunda değildim, o bölgede daha iyi olduğumu biliyordum. Korttaki Maria, antrenmandaki Maria’dan çok farklıydı. Takımım, maç günü tamamen maça odaklandığımı biliyordu. En iyi tenisim olmasa bile oynamaya devam etseydim, çok maç kazanacağımın bilincindeydim” dedi Sharapova.
Djokovic karantina sürecinde yemek hazırlamayı sevdiğini belirtip, tost yapmaktan hoşlandığını ama Jelena’nın sıklıkla yemek yaptığını söyledi.
Fanlardan gelen “Hangi süper güce sahip olmak istersiniz?” sorusuna Nole, “Seyahatı kolaylaştırmak için ışınlanmak isterdim” derken, Sharapova ise kalabalığa karışmak için görünmez olmak istediğini söyledi.
“En sevdiğiniz film ya da belgesel?“ sorusuna ise Sharapova, geçen ocak ayında vefat eden basketbol efsanesi Kobe Bryant’a adanan belgesel “Kobe Bryant Muse” diye cevap verirken; Djokovic ise Vlade Divac ve Drazen Petrovic’in hikayesine konu olan ‘Bir zamanlar kardeştiler’den yana tercihini kullandı.