8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nden bir gün önce Players Tribune’de tenisteki kadın-erkek eşitsizliğine dikkat çektiği yazısı ile gündeme gelen Denis Shapovalov, bir tenis oyuncusunun gözünden erkek – kadın ayrımının adaletsizliğinden dem vurdu.
*: sadecetenisonline web sitesinden yararlanılmıştır.
Eskiden tenis konusunda saftım. Tenise başladığımda, erkek ve kadın profesyonellere aynı şekilde davranıldığını varsaymıştım. Mantıklı olan buydu. Yani, neden farklı olsun ki? Sonra kız arkadaşım Mirjam Björklund ile tanıştım ve gerçekten gözlerimi açtı. Mirjam aynı zamanda profesyonel bir tenis oyuncusu ve dünyanın en iyi 150 oyuncusu içinde. Geçen yıl, Slam’ler, WTA Finalleri, WTA 1000 ve WTA 500 turnuvalarının ardından turdaki en yüksek beşinci turnuva seviyesi olan WTA 250’ye katılmaya hak kazandı.
Mirjam’a, “Ah, harika! Sadece ana tabloda yer almak için en az 7 bin dolar alacaksın.” dedim. Bana teniste tamamen yeniymişim gibi baktı. Bunu asla unutmayacağım.
“Denis… sanırım bin dolar gibi bir şey alıyoruz.”
“Neden bahsediyorsun? Bu nasıl mümkün olabilir!”
KADIN – ERKEK AYNI ÖDÜLÜ KAZANMIYOR
Bunun tenis için ne kadar zararlı olduğunun herkesin farkında olduğundan emin değilim. Yarın Dünya Kadınlar Günü ve cinsiyetler arasındaki farktan bahsetmek istiyorum. Bu çok adaletsiz. Hiç mantıklı değil. Ve önemli, çünkü teniste masraflar çılgınca: Bütün yıl seyahat ediyorsun, otellerde kalıyorsun, koçluk ekibine para ödüyorsun. Büyük yıldızların bu konuda endişelenmesine gerek yok ama turdaki pek çok kişi ucu ucuna yaşamak için mücadele ediyor. Bu oyuncular için para ödülü, güzel bir ekstra kazanç elde etmekle ilgili değil, hayatta kalmakla ilgili.
Ne yazık ki, görünüşe göre kadın bir oyuncuysanız, bir profesyonel olarak hayatta kalma şansınız çok daha düşük… Çünkü siz bir kadınsınız. Hâlâ bu düşünceyi anlamıyorum. Bazıları kadınların çok fazla bilet satmadığını söylüyor ama ben maçlara gittiğimde statlar dolu. Mirjam geçen yıl ağustos ayında Washington’daki WTA 250’de Daria Saville ile oynarken tribünlerin fotoğrafını çekmiştim. Doluydu. Oyun çok yoğundu. Kalite inanılmazdı.
Saville üçüncü seti tie-break ile kazandı. Erkekler aynı anda orada 500’lük bir turnuva oynuyorlardı. Erkeklerde ilk turda kazananlar 14 bin 280 dolar aldı. Saville ise 4 bin 100 dolar aldı. Üçte birden az! Tamam, bunlar farklı seviyede turnuvalar ancak ATP 250’lerle karşılaştırsanız bile, rakamlar bir anlam ifade etmiyor. DC’deki WTA 250, dünyanın en iyi 10’u olan Jessica Pegula gibi oyunculara sahipti. Şampiyon 33 bin 200 dolar kazandı. Bu çok gibi gelebilir, ancak böyle bir turnuvayı kazanmak için kaç yıl sıkı çalışmanız gerektiğini bir düşünün. Bu delilik. Sonra bunu erkek tenisiyle karşılaştırın.
Geçen Eylül ayında Seul’de ATP 250’de final oynadım ve ikinci olduğum halde 100 bin dolar kazandım. Demek istediğim, yakın bile değil! Ödül dağıtımı açısından tenisin kadınlar için açık ara dünyadaki en iyi spor olduğunu biliyorum. Billie Jean King ve WTA Oyuncular Konseyi’nin oluşumu sayesinde son 30 yılda çok gelişme kaydedildi. Slam’ler iyi gidiyor. WTA’in ücretsiz konaklamayı zorunlu hale getirmesi ve Challenger turnuvalarında para ödülünü artırması da harika. İşler kesinlikle doğru yönde gidiyor. Ancak genel olarak fark hâlâ çok büyük.
HER YERDE HER ŞARTTA EŞİTLİK
Belki abartıyorum ama bence bazı insanlar toplumsal cinsiyet eşitliğini sadece politik doğruluk olarak düşünüyorlar. İçten içe kadınların bu kadarını hak etmediğini düşünüyorlar, anlıyor musunuz? Ve bu korkunç.
Küçüklüğümden beri tenisin bu kadar uzun bir yol kat etmesinden mutluyum. WTA’in daha fazla yatırım çektiğini görmek de umut verici. Ama herkes için koşullar tamamen eşit olana kadar mutlu olabileceğimizi düşünmüyorum. Turnuvaların her hafta kadınlar ve erkekler için aynı olduğu bir tur görmek isterim. Genelde insanlar gidiyor takvime bakıyor, “Kadınlar nerede oynuyor? Erkekler nerede oynuyor?” diye.
Para ödülüne gelince, tam eşitlik dışındaki her şey sadece adaletsizlik değil, aynı zamanda katılımı da engelliyor. Kadın oyunculara adil davranılmazsa, alt seviyelerdeki oyunculardan bazıları devam edemeyeceklerini düşünebilir. Potansiyel yıldızlar da bırakacak.
Ve sonra kadın tenisi gerçekten daha az ‘popüler’ hâle gelecek. Televizyonda daha az gösterilecek. Bunun bir domino etkisi olacak. Ve işin en üzücü yanı da bu işin çocuklara kadar gitmesi. Ben çocukken Roger’dan ilham aldım ama kadın tenisi daha az görünür olursa, televizyonun önündeki küçük kız bunun onun için gerçek olabileceğini düşünmeyebilir. Asla idolünü göremeyecek ve ona bakıp “Bunu yapmak istiyorum” diyemeyecek.
Öyleyse herkese aynı şansı verelim. Aynı ödül parasını ödeyelim. Cinsiyet farkını azaltmaktan bahsetmeyi bırakalım.
*: Bu yazı ilk olarak Kort Dergisi’nin 44. sayısında (Mart 2023) yayımlanmıştır.