17 Mayıs 2019 – 00:30 – Güncelleme: 16 Haziran 2019 – 01:21
Elemeler dahil olmak üzere teklerde korta çıkan altı tenisçimiz de bir ana tablo galibiyeti alamadan İstanbul Cup’tan ayrılırken, turnuvanın prestiji gibi, bir kez daha performans olarak sınıfta kaldık.
Dördü eleme, ikisi ana tablo olmak üzere 6 sporcumuza da wild card verdiğimiz TEB BNP Paribas İstanbul Cup’da bir kez daha hayal kırıklığına uğradık. Sporcularımızdan öyle çok büyük isteklerimiz de yoktu aslında. 2016’nın tekrarı olmasa da rakipleri ile rekabet edebilecek düzeyde tenis ve en azından çeyrek final seviyesinde bir başarıyı kovalıyorduk. Eldeki imkanlarla daha fazlasını beklemek zaten hayaldi bizim için.
Elemelerden başlayalım önce… Nerede adları geçse, ‘Geleceğimiz’ diye bahsettiğimiz İpek Soylu, Berfu Cengiz ve Zeynep Sönmez ilk turda veda ederken, bir maç kazanan İpek Öz ise final elemesinde kaybederek, bizleri bir kez daha makus talihimizle baş başa bıraktı. Dört oyuncumuzun biri dahi ana tabloya kalma başarısı gösteremezken, daha da vahimi ise özellikle Berfu’nun 2, Zeynep’in ise rakiplerinden sadece 5 oyun kazanabilmesi oldu.
İpek Soylu, Ivana Jorovic karşısında maçı üçüncü sete götürse de, bu sette dağıldı ve kaybetti. Elemelerde maç kazanan tek raketimiz olan İpek Öz ise ana tabloya bir maç uzaklıkta Ana Bogdan karşısında tanınmayacak derecede kötü bir performansa imza atı ve 6-0, 6-2 ile kaybetti.
Elemelerde sporcularımızın kaybettikleri 8 setin skoru ise tabloyu daha da kötümser bir havaya sokuyor: 6-0 (2 kez), 6-1 (2 kez), 6-2 (3 kez), 6-3 (1 kez)
ÇAĞLA VE PEMRA DA MAÇ KAZANAMADI
Ana tabloda oldukça tecrübeli isimlerimiz yer aldı. İlk gün seyircilerin karşısına çıkan 32 yaşındaki Pemra Özgen, Rebecca Peterson karşısında maçı final setine taşısa da ‘bagel’ yiyerek elendi. Pemra ilk seti de 6-1 ile kaybetmişti.
12’ncisi düzenlenen İstanbul Cup’da 12’nci kez mücadele etme başarısı gösteren 2016 şampiyonu Çağla Büyükakçay ise kendisi gibi wild card ile turnuvaya katılan Svetlana Kuznetsova’yı karşısına aldı. Tabiri caizse Çağla, ‘ahı gitmiş vahı kalmış’ bir Kuznetsova karşısında seyircilerin de büyük desteğini alıp, nispeten iyi bir oyun ortaya koysa da maçı iki sette kaybetti.
Kadın tenisindeki en iyi oyuncumuz Çağla, zaman zaman güzel vuruşlar ve puanlar kaydetse de kritik anlarda hatalar yaptı. Örneğin ilk set 5-3 gerideyken kendi servis oyununda çift hata yaparak seti kaybetti. İkinci sette bir ‘break’ avantajla 4-2 öndeyken, iki oyun sonra servisini kırdırdı. Böylesine bir seviyede ve karşınızda 33 yaşında, eski günlerinden bir hayli uzakta bir oyuncu varsa 4-2 sonrası o seti kazanacaksınız.
Yine çiftlerde wild card ile turnuvaya katılan Çağla Büyükakçay / Pemra Özgen ikilisi, turnuvanın şampiyonları Kristina Mladenovic / Timea Babos çiftine iki setle mağlup oldu. Çiftlerdeki diğer temsilcilerimiz İpek Soylu / Melis Sezer ortaklığı ise final setinde 9-5’i yakalayıp 4 kez maç puanını değerlendiremediği maçta Jessika Moore / Monique Adamczak’a 7-6, 2-6, 11-9 ile kaybetti.
ŞAPKALAR ÖNE KOYULMALI!
Şapkaları çıkarıp önümüze koyma zamanı geldi de geçiyor. Geçen sene yine 3 oyuncumuza ana tablodan wild card vermiş ve bir maç dahi kazanamadan turnuvayı uğurlamıştık. Bu yıl yine aynısı oldu. Eğer turnuva önümüzdeki yıllarda da devam ederse, gidişat tam bir muamma. Turda en düşük seviye arasında yer alan turnuvaya dahi puanımız ve sıralamamız yetmediği için wild card verdiğimiz sporcularımızın bu derece kötü performanslarla Türk tenisini dibe götürdüğü net bir gerçek.
Genç oyuncularımıza daha çok yatırım yapmalı ve maddi – manevi her türlü fedakarlıktan da kaçınmamalıyız. Bugün 18 yaşındaki Kanadalı Bianca Andreescu, Indian Wells’te şampiyon oluyor, biz ise İstanbul Cup haricinde başka bir International (uluslararası) seviyede bir turnuvada ana tablo maçına dahi çıkamıyoruz. Challenger ve ITF’in 15K, 25K turnuvalarına katılıp finale kalınca, ya da bir yılda bir elin parmakları kadar bu turnuvalarda şampiyonluk yaşayınca seviniyoruz.
Elin oyuncusu uzaya çıkarken, biz yine yerimizde sayıyoruz anlayacağınız. Gidişat hiç iyi değil…
*: Bu yazı, Kort Dergi 21’inci sayısında yayımlanmıştır.