Senyör tenisinin önemli isimlerinden QNB Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aras, “Belirli yaşın üzerindeki insanlar, korta çıktıklarında gençlik yıllarına geri dönüyor. Tenisin bu şekilde hissettirmesi ona ayrıcalık tanıyor” diyor.
-Bu yazı Kort Dergi, 17’nci sayısında yayınlanmıştır.
QNB Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aras… Tenise tutkuyla bağlanan, yoğun iş temposuna rağmen haftanın 4 günü TED’de korta çıkan Ömer Aras ile senyör tenisinden, favori zeminine; bankasının tenis ve spora desteğinden, en beğendiği tenisçilere kadar keyifli bir röportaj yaptık. Dilerseniz lafı daha fazla uzatmadan Ömer Aras’ın bizi QNB Finansbank’ın 4. Levent’teki merkezinde ağırladığı ve tenisi gençlik aşısı olarak nitelediği samimi röportaja geçelim…
Tolga Yenigün: Tenise olan tutkunuzla başlasak?
Ömer Aras: Benim tenis tutkum bundan yaklaşık 12 yıl önce başladı. TÜSİAD Yönetim Kurulu’nda arkadaşım Cem Duna bana, ENKA’da tenis oynadığını söyledi. Ben de oradan heveslenerek, “Ben de oynayayım” dedim ve ENKA’da tenise başladım. Bir müddet sonra arkadaşım Azmi Hamzaoğlu’nun vesilesiyle de TED Kulübü’ne davet edildim. TED Kulübü’nde senyör tenisine çok geniş katılım olduğunu gördüm. Dolayısıyla uzun yıllardır kışları TED Kulübü’nde, yazları da Bodrum’da tenise gönül verdim diyebilirim.
Tenis beni çok rahatlatıyor. Tenis oynarken kafamı boşaltma imkanı buluyorum, stres atma anlamında da çok önemli… Teniste konsantrasyon çok önemli, topa konsantre olmanız lazım. Aklınız başka yerde olursa başarılı olmanız mümkün değil, dolayısıyla uzun yıllardır hem izleyici, hem de oyuncu olarak tenis bana çok cazip geldi ve hayatımda çok önemli bir yer işgal etmeye başladı. Aynı zamanda da çok değişik meslek gruplarından gelen, yeni tanıştığım arkadaşlarım oldu. Burada ortak payda tenis… Çünkü tenis kendi güzel ortamını yaratıyor, sadece kortta değil, kort öncesi ve sonrasında da bir yaşam var. Maçla ilgili sohbetler, tartışmalar bütün bunları bir bütün olarak düşünüyoruz.
Senyör tenisinin güzelliği aynı zamanda kişileri motive etmesi… Bugün spor salonuna gittiğinizde aldığınız motivasyon çok bireysel bazda kalıyor, burada tekler ya da çiftlerde bir rekabet ortamı olduğu için… Hele bu bir de denk maç yaptığınız takdirde aldığınız zevk bambaşka bir boyuta ulaşıyor. Bu arada belli bir yaşın üzerindeki insanların, gençmiş, çocukmuş hissi yaşaması, tenisin böyle bir zevk vermesi ona bir ayrıcalık tanıyor. Diğer sporlar arasında tenisin en büyük farkı uzun yıllar yapılabilmesi…
Senyör tenisine bir parantez açmak istiyorum. Senyör tenisi bence performans tenisini de etkileyen bir konu… ‘Ne gerek var senyör tenisine’ diye düşünmemek lazım. Tenisi seven senyörler, kendi çocuklarını ve torunlarını tenise yönlendireceklerdir. Dolayısıyla tenisin böyle bir avantajı da var… Tenis 50, 60, 70 hatta 80 yaşında oynanabiliyor. Bugün 80 yaşında futbol ya da basketbol oynayamazsınız; ama tenis oynayabilirsiniz. Tenis oynayan bir senyörün kendi çocuk ve torunlarını bu spora yönlendirme olasılığı çok yüksek. Dolayısıyla senyör tenisini, performans tenisinin gelişmesi açısından destekleyen boyutta ele almak lazım. Bu boyutuyla senyör tenisini önemsiyorum.
TENİSE OLAN DESTEĞİMİZDE AĞIRLIKLI ROLÜM VAR
T.Y: QNB Finansbank’ın TED’de düzenlenen Bankalar Turnuvası başta olmak üzere tenise ve sporun her dalına önemli yatırımları var. Bu da sizin sporcu kişiliğinizle uyum sağlıyor. Sizin yorumunuzu merak ediyorum?
Ö.A: Esasında biz Finansbank olarak uzun yıllardır bankacılık sektöründeyiz; ama son iki yılı aşkın süredir ana hissedarımız QNB olduktan sonra QNB Finansbank olarak yolumuza devam ediyoruz. Futbola olan sponsorlukların itici gücü QNB’den geldi. Bunu açıkça söylemek lazım Çünkü QNB’nin Avrupa’daki bazı kulüpleri desteklediğini de biliyoruz, Türkiye’de de sponsor olma fikri QNB’den geldi. Bu konuda önemli bir sponsorluk faaliyeti gerçekleştirme arzusunda olduklarını, en başta söylemişlerdi. Bizim bankamızı satın alma işleri tamamlanmadan, başta futbol sponsorlukları konusunda kararlarını almışlar ve onu da tabii ki 3 yıldır devam ettirdik. Bunun da geri dönüşleri oldukça pozitif oldu. Özellikle basketbolda Fenerbahçe’nin 2017’deki Avrupa Şampiyonluğu, geride bıraktığımız sezonda da Euro League’de final oynaması bu sponsorluğun hakkını verdi diyebiliriz. Ondan son derece memnunuz.
Tenise olan desteğimizde ise benim rolüm ağırlıklı olarak var. Çünkü bu sporun desteklenmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Performans tenisinin de desteklenmesi gerektiğine inanıyorum… Şirketler arası turnuvalar ve senyör tenisinden; performans tenisine bir takım imkanlar akacaktır. Bu nedenle bundan yıllar önce TED’de biz bankalar arası bir turnuvayla başladık; daha sonra şirketler arası turnuvalara banka olarak katıldık. Banka veya şirketler belli bir rekabet ortamındalar… Bu rekabet ortamının spor boyutunda hele hele de kortlara taşınmasının çok güzel olduğunu düşünüyorum. Banka olarak korta çıktığımızda; ben ve mali kontrolde çalışan kız yönetmen arkadaşımızla beraber mix oynadık. Bu benim açımdan da, çalışan arkadaşımız açısından da güzel oluyor. Rol model olarak da bu herkesin takdirini kazanıyor ve takım olarak başka konularda da rekabet ortamına girmenin güzelliklerini, tenis gibi nezih bir sporda gerçekleştirebiliyor olmanın çok güzel olduğunu düşünüyorum. Onun için bu turnuvayı bugüne kadar destekledik ve bundan sonra da umarım destekleyeceğimizi düşünüyorum.
ANTALYA’DAKİ SENYÖRLER TURNUVASI ÇITAYI HER SENE DAHA YUKARI ÇIKARIYOR
– Türkiye’nin en bilinir senyör tenişçilerinden olarak, ülkemizin bu kategorideki durumunu özetlemenizi istesem?
– Diğer ülkelerdeki senyör tenisinin nerelerde olduğuna dair kapsamlı bir bilgim yok. Ama tahminim var, bugün emimim Almanya, İspanya, Amerika gibi ülkelerde senyör tenisi bir kültür olarak topluma yerleşmiş vaziyettedir. Bunun altyapı ile çok önemli ilişkisi var. Altyapı derken sadece kort değil, tenis kulüpleri, hocalar ve maddi imkanları alt alta toplamak gerekiyor. Türkiye’ye gelirsek; benim gençlik yıllarıma oranla, çok daha fazla yatırım yapılmış vaziyette, gelişiyor da… Yıllardır Antalya’da devam eden, en son bu sene de katıldığımız Senyörler Türkiye Şampiyonası, çıtasını daima yukarıya çıkararak gelişiyor. Hem ilgi hem de yönetim şekli açısından yıllar ilerledikçe daha ileriye gidiyor. Bu da çok sevindirici…
NEJAT PAŞA BODRUM TENİSİNE DE DOKUNDU
Senyör tenisinde bir gelişme var ve bunu desteklemek lazım. Ben ilgi gösterdiğim son 10 yıl içerisinde senyör tenisinin geliştiğini görüyorum. Örneğin Bodrum’da birçok tenis kulübü açıldı. Geçen sene itibariyle Bodrum’da önemli bir gelişme oldu. Senyör tenisinin çok önemli isimlerinden Nejat (Müldür) Paşa Bodrum tenisine de el attı. Bodrum’da yapmış olduğu ufak bir yatırımla artık Bodrum tenisine de dokundu. Paşa orada durumu çok iyi mobilize etti, birçok insanı değişik gruplar halinde örgütledi, herkes tenisi takip eder, oynar oldu. Neticede bir rekabet ortamı yarattığınızda katılım artıyor. Nejat Paşa gibi önemli bir senyör tenisçinin bu konuya ağırlık vermesiyle, yakın zamanda daha iyi gelişmeler göreceğimize inanıyor, Nejat Paşa’ya senyör tenisine katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
YAVUZ ERKANGİL SAYESİNDE EVDEKİ KÜTÜPHANEM KUPA DOLDU
– İyi bir çift oyuncususunuz partner yada karşılıklı oynamaktan en keyif aldığınız isimler?
– Birlikte oynamaktan en çok zevk aldığım iki önemli partnerim var. Başlangıçta bu işte bana çok emek vermiş, ondan çok şey öğrendiğim Yavuz Erkangil var. Yavuz Erkangil ile birçok kupa kazandık. 45+ yaş turnuvalara girdik, Yavuz’un sayesinde evdeki kütüphanem kupa doldu. Onun ben de çok emeği var; ama son dönemde yaş grubu olarak bana daha denk olan Nejat Paşa ile oynuyoruz. Onunla da kupalarımız var, Levent Tenis Kulübü’nde Gülent Top Turnuvası’nda 2 yıldır üst üste 125+ kupasını kazanıyoruz. Dolayısıyla bu iki partnerimin yeri ayrıdır. Tabii ki Yavuz eski bir performans oyuncusu olarak, tartışılmaz bir tenisçi, Nejat Paşa da kendi emekleriyle şu an bulunduğu noktalara gelen, kişiliği, çalışması, temposu ve disipliniyle örnek bir senyör tenisçisidir. Bu iki partnerimin ben de yerinin ayrı olduğunu söyleyebilirim.
Rakip olarak da bizi TED’de çok uyumlu grubumuz var. Oradaki bütün arkadaşlarımız, ayrı özellikleriyle karşılıklı oynamaktan zevk aldığımız arkadaşlar, dolayısıyla orada bir ayrım yapmak istemiyorum. Genel olarak TED’deki tenis partnerlerimizi çok keyifli olarak özetleyebilirim.
PROFESYONEL TENİSİN ANAHTARI: DİSİPLİNLİ ÇALIŞMA VE İYİ ANTRENÖR
– Profesyonel teniste ülkemizi nerede görüyorsunuz ve 5 yıl sonra sizce hangi noktada oluruz?
– Türkiye’deki performans tenisini çok daha iyi bir yerde görmek istiyorum. Bu konuya ciddi yatırımlar yapılıyor ve ümitliyiz inşallah daha iyi performans tenisçileri çıkacak. Mesela Cem İlkel’in geldiği nokta bana kalırsa çok önemli, Türkiye’de yetişmiş, bu işe büyük ağırlık vermiş genç bir tenisçimiz olarak… Marsel İlhan’ın da Türk tenisine katkısı ortada, gelmiş olduğu nokta itibariyle çıtayı çok yükselten bir oyuncumuz. Umuyorum ki önümüzdeki dönemde, ATP ve WTA’de ilk 100 hatta ilk 50’de tenisçilerimizi görebiliriz… Burada iki çok önemli faktör var. Birincisi disiplinli çalışmak, ikincisi de o disiplinli çalışmayı sağlayacak tenis hocasıdır. Bu çok çok önemli… Türkiye’nin bu konuya daha fazla yatırım yapması lazım.
Tenis öyle bir oyun ki, 14, 15 ya da 16 yaşında dahi ‘Ben neymişim?’ havasına girme riski çok yüksek, ve o sonun başlangıcı oluyor. Burada alçak gönüllü olup, çalışkan olup, bunu disiplinle yürütmek gerekir. Burada bakın Federer, Nadal, Murray gibi en önemli tenisçilerin zaman içinde 28 yaşından, 30 yaşından, 34 yaşından sonra kendilerini belirli konularda geliştirdiğini görüyoruz. Onların daha iyi servis attığını, daha iyi backhand ya da return yaptığını görebiliyoruz. Gençlere örnek olması gereken konular bunlar, öğrenmenin sonu yok… Disiplinli bir şekilde çalışmadıktan sonra başarı imkansız. Çünkü ‘ben de yetenek var, ben zaten başarılı olurum’ diye bir şey yok. Bir tenisçide zaten yetenek olması gerekiyor; ama burada asıl farkı yaratan disiplinli çalışma…
İSTATİSTİKLER NADAL DESE DE FEDERER’İN ZARAFETİ BİR BAŞKA…
– Federer mi Nadal mı? Sizce Rafael Nadal, Grand Slam sayılarında Majestelerini yakalar mı?
– İkisi de tenise çok büyük hizmet vermiş, tenisi yükseltmiş oyuncular… Tenise ilgiyi çok yükselttiler, birçok genç tenisçi için idol oldular, onlar gibi olmak için oynayan, giyinen ve onlar gibi topa vurmaya çalışan birçok tenisçi olduğundan eminim… Federer ve Nadal’ın tenise yaptıkları katkı çok büyük ve bu ikisi arasında da büyük bir rekabet var. Çeşitli platformlarda da zaman zaman da ‘gelmiş geçmiş en büyük tenisçi kimdir?’ tartışmaları yapılıyor.
İkisini karşılaştırdığınız zaman istatistik olarak bakıldığında aslında Nadal’ın Federer’e göre bir üstünlüğü var. Federer’e kıyasla Grand Slam sayılarında 3 eksiği olsa da, yaş olarak daha geride olduğu için o aradaki farkı kapatabilir. Özellikle toprak kortta müthiş bir üstünlüğü var, sakatlanmadığı sürece toprak kortta bu farkı kapatma fırsatı yakalayabilir. Tabii ki sadece Grand Slam değil, diğer bir takım istatistiklerde de Nadal’ın farklı olduğu ortada… Ancak şu var, Federer’in oyun stili ve ondaki tenis zarafeti hiçbir oyuncu da yok, zarafet sözcüğünün altını çizmek istiyorum… Federer’in asıl farkının da burada oluştuğunu düşünüyorum. Seyir zevki en yüksek oyuncu Roger Federer…
Her ne kadar Federerciyiz desek de onun bir tık altında ‘Nadalcıyız’ da demeliyiz, ve ben kendi adıma bunu diyorum. Bir kere oynadıkları tenis, spora olan katkıları ve efendilikleriyle çok çok önemli rol modelleri olarak ortaya çıkıyorlar. Gençlerin de buna çok dikkat etmesi lazım. Tenisin uzun yıllardır bu kadar izlenmesi, her turnuvanın inanılmaz bir şekilde ilgi görmesi… Mesela Wimbledon’ı görüyorsunuz, kortun içerisindeki kadar seyirci dışarıda kalıyor ve dev ekranlardan maçları takip ediyor. Bunu yaratan oradaki tenisçilerin kalitesi… Ben Federer’i Wimbledon ve Roland Garros’ta canlı izledim, maç öncesi idmanları dahi hınca hınç doluyor. Onun inanılmaz bir çekiciliği var, tenise katkısı var. Tüm zamanların en büyük tenisçisini ise zaman gösterecek. Nadal’ın Federer’i Grand Slam’lerde yakalama şansı var, özetle istatistik olarak Nadal daha iyi de diyebiliriz; ama seyir zevki olarak açık ara Federer öndedir diye düşünüyorum.
– Bir de Wimbledon zaferi sonrası Djokovic, Nadal – Federer çekişmesine tekrar dahil olur mu?
– Kariyerinin en kuvvetli olduğu dönemde tenisi domine etme konusunda 1 numara Djokovic’tir. Onun dominant olduğu dönemde biliyorduk ki Djokovic o turnuvayı yüzde 99 kazanacak. Hiçbir zaman Federer ya da Nadal için (Roland Garros hariç) bu Grand Slam’i kesinlikle kazanacak diyemezdik. Hakikaten Djokovic öyle bir dönem yaşadı ki, bana göre tenisi uzun dönem domine etti. Sonra bir düşüş yaşadı, şimdi yine çıkışa geçti. Çok esnek, çok yetenekli, o da çok müthiş bir tenisçi. Hakikaten seyir zevki açısından onu da çok zevkli ve çok önemli bir tenisçi olarak görüyorum.
– ABD Açık’ta favori tenisçiniz kim?
– Şu an itibariyle favorim Djokovic.
KISA KISA
– Tenis tarihinin en iyi erkek tenisçisi?
Roger Federer
– En beğendiğiniz kadın tenisçi?
Stefi Graff
– Favori Türk tenisçileriniz? (Erkek ve kadın)
Marsel İlhan – Çağla Büyükakçay
– Oynamaktan keyif aldığınız zemin?
– Toprak
– Favori Grand Slam’iniz?
– Wimbledon
……………..
Röportaj: Tolga YENİGÜN