Bu yazdığım yazı, Türkiye Tenis Federasyonu (TTF) seçimi sonrası yayınlanacağı için bir ‘ne olmalı’ haritası olarak okunmalı. Zira yıllar sonra ilk defa, tenisi yöneten ekibin içinde benim gibi eskiden bu yolda emek ve zaman harcamış kişilerin deneyim ve gönüllerini vermesi gerektiğine daha da çok inanıyorum. Bu amaçta da Osman Tural başkanlığında inanmış bir ekip olarak önce Türkiye’yi gezip görüp dinledik. Sırf seçilmek üzere kurulmuş düzenlerle yıllardır yatırım yapan, milli tenisçi yetiştiren köklü kulüpler değil, kuruluşu 3 yılı bile olmamış, oyuncusu olmayanlar bugün tenisin geleceğine karar verecek olduğunu bizzat öğrenmiş oldum.
Özellikle son yıllarda gördüklerim, duyduklarım ve yaşadıklarım bende tenisi tenisçilerin yönetmesi gerekliliğine daha da sıkı sıkıya bağlanma ihtiyacı yarattı. Tenis ailesi kopmuş, küsmüş, başkalaştırılmış ve “bir deli bir kuyuya taş atmış ve herkes ardından atlamış” hikâyeleriyle dolmuş taşmış. Ama dokununca bin ah eden, dinlenmeye ihtiyacı olan ve güveni eksilmiş ve hatta yok olmuş tenis ailesi bireyleri ve kurumları artık birleşmeli… Osman Tural başkanlığında bu ekibin yapmak istediklerinin gerçekleşip gerçekleşemediğini bilemeden, kimin Türk tenisini yöneteceğini bilemeden ümit ve inançla bu yazıyı yazıyorum.
Seçilmiş olsak da olmasak da tenis kazanmış olsun, lütfen. Türkiyem çok büyük ve her köşesinde değerli tenis paydaşları ihtiyaçlarının karşılanması için beklemede. Bu süreçte farklı köşelere gidip, farklı kulüpleri gördüm, antrenör ve yöneticilerle bir araya geldim ve çevreyi gözlemledim. Yapılabilecek çok ama çok şey var. Her şey dinlemekle başlıyor. Her oyuncu, her veli, her antrenör, her yönetici, her temsilci dinlenmeye aç. Fikirlerinin duyulmasına ihtiyacı var. Önemli olduğunu hissetmek ve değer verildiğini görmek istiyor. Her bölgenin, herkesin ihtiyacı farklı. Doğal olarak herkesi memnun etmek de mümkün değil; ancak yaklaşmak, hatırlamak, konuşmak ve dinlemek mümkün.
Federasyona giren için “rant” ve “köşeyi dönme” peşinde olduğu gibi bir sürü algı ve dedikodu dolaşıyor. Çok üzücü ve çok ayıp. Zira belki hakikaten bunu yapan veya yapmak isteyen olabilir; ama ben buna inanmak bile istemiyorum. Türk tenisini yönetmek isteyenlerin ilk ve tek amacı tenise hizmet etmek olmalıdır ki, biz buna baş koyduk. Bu bir fahri görevdir ve kişilerin dışında toplumsal bir görevdir, her birey birbirine destek ile tenise hizmet etmelidir. Umuyorum ki yine kim yönetime gelirse gelsin, kişisel çıkarlardan uzak, toplumsal amaç ve hedefler doğrultusunda Türk tenisini geliştirmek ve büyütmek üzere görev yapacaktır. Şişirilmiş yanıltıcı rakamlarla değil, bilimsel gerçekler ve verilere dayalı gelişim için bizler buradayız ve bu da mümkün.
Peki ya birbirimize olan güven? Verilen sözlerin gerçekleşip gerçekleşmemesi kaygısı ile ne kadar başarı elde edilebilir? Maddi veya manevi destek görememe bir tarafta, imkânların adil olmayan bir şekilde dağıtımı diğer tarafta… Daha sayılacak çok boyutu olan bu düzensizlik içinde birleştirici ve düzenleyici görev aslında TTF’de. Adil ve eşit mesafe ile tüm paydaşları güven ilişkisi içerisinde büyütmek ve beslemek de federasyonun misyonu içinde olması gerektiğini gördük ve biz bunu taahhüt ettik. Bu düzeni sağlamak da mümkün.
Büyük spor markalarında indirimler başladı… https://www.athleticzone.com.tr/
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var”, “birlikten güç doğar”, “yalnız taş duvar olmaz”, “nerede birlik orada dirlik”, “baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz”… Atalarımız birlik ve beraberliğin ne büyük bir güç olduğunu daha farklı şekillerde de dile getirmiş. Bu atasözlerimizi hep aklımızın bir ucunda tutup, kocaman tenis ailemizi birleştirmek ve birliktelikten güç yaratmak ve sürdürmek yine federasyonun görevi olmalı ve bunu sağlamak üzere bu sürece girdik. Paydaşların dertlerini dinledik, çözüm yaratmak üzere hedefler belirledik ve yine farklı paydaşların farklı ihtiyaçlarını gerçekleştirmek üzere ‘birlik ve güven’ dedik. Yeter ki istensin, yeter ki kişisel çıkarlar kenara atılsın, yeter ki ilk ve tek amaç tenis olsun. Yeter ki Türk tenisi kazansın. Her şey mümkün…
*: Bu makale ilk olarak, Kort Dergisi’nin 36’ncı sayısında (TTF seçimlerinden önce) yayımlanmıştır. Kort Dergisi’ni Turkcell Dergilik ve Türk Telekom e-dergi uygulamaları üzerinden de indirebilirsiniz…